BİR RUS ANISI VE SONUÇ.
Yıl: 2009
Yer: Rusya.
Rusya’da bir fabrika, milyarder sahipleri tarafından kapatılıyor.
Bu durumu öğrenen Putin fabrikayı ziyarete gidiyor ve fabrika sahibi milyarder oligarkları karşısına dizip canlı yayında, tüm ülkenin gözleri önünde şu sözleri söyleyerek başlıyor azarlamaya:
“Beceriksizliğiniz ve açgözlülüğünüz yüzünden binlerce insanın hayatıyla oynuyorsunuz. Buraya geleceğimi söylediğimde de hamam böcekleri gibi kaçıştınız.
Öyle ya da böyle, bu fabrikayı yeniden açacağız.”
O aslan milyarderler nasıl süt dökmüş kedi oldular hiç gözlerimin önünden gitmez.
Fabrikayı açtıracak belgeyi bir kişi hariç herkes imzaladı.
Putin o kişiye dönerek: “sen imzaladın mı?”
Adamdan ses yok.
Putin:
“Senin imzanı göremedim, gel buraya ve imzala” diyor ve adam da kalkıp kuzu kuzu belgeyi imzalıyor.
Sonra imza atması için verdiği kalemini iş adamından geri istiyor.
Çünkü kalem devletin malı.
Gelelim günümüze:
….ve gün sonunda ne mi oldu.?
Halkı açlıktan sokağa dökülen, geçinmek için fuhuş dahil her yolu deneyen Rusya bu gün tekrar yaratılan iki kutuplu dünyanın doğu kutbu oldu.
Yani dünyanın en itibarlı ikinci ülkesi ve dünyaya rağmen kendi dediğini yapmak için ayak diretiyor.
Rusya bu durumda olmasını üç önemli nedene borçlu.
1-Eğitim.
2-Rus milliyetçiliği
3-Milli eğitimle yetişmiş insanlarını söz sahibi yapıp, tarım, sanayi, orman ürünleri, hayvancılık gibi alanlarda gösterdiği başarı.
Efendim “petrol” diyenler…
Sen eğitimli ve milli insan değilsen, petrol senin tarlanda da çıksa ancak elin tesislerine petrolü taşımak için kullanılırsın.
Sonra derler ki; Türkleri taşımacılık işinde kullanıyoruz.
Onlar taşımacılık işinde çok iyiler.
Zaten Çanakkale Dağları’nda ormanları yerle bir edip altın arayan şirketin yetkilisi demedi mi “Türkleri taş işinde değerlendiriyoruz, Türkler taş işinde çok iyiler”
Vallahi dedi ve ben duydum.
Şimdi bunu neden anlattım.?
Fabrika kapatana hesap soran devlet başkanı seçmeyi başarmak lazım.
Liman açan devlet başkanını seçmeyi başarmak lazım.
SEKA gibi kağıt fabrikasını hurdaya satıp, yerine “top sahası” ve inşaat yapan devlet başkanı seçmemeyi başarmak lazım.
Ha siz derseniz ki; benim işe güce ihtiyacım yok, ipimle kuşağım dağlar aşarım, keyfime bakarım.
Ben de saygı duyarım ama öyle bir dünya yok.
Doğada (başkalarından aşıranlar ve başlarının sırtından geçinen asalaklar hariç) çalışmayan herkes aç kalır.
Sevgili Giresunlu Hemşehrilerim:
Limandan depolar kalkınca, denize iyice bakın,
ABD yapımı sigaranızdan da yakın.
O da olmazsa Japon tabacco içersiniz.
Bakmayın birinin ABD birinin Japon olduğuna ikisi de aynı patronların.
Üzülmeyin…
“Hasta olurum” diye endişe etmeyin.
Senelerce asbestli borulardan su içtikte öldük mü.?
En kötü ihtimalle hasta garantili hastanelerimiz var.!
Sağlık, az gelişmiş ülkelerde endüstridir.
Sen hasta olmazsan, kim çalıştıracak fabrikayı…
Değil mi.?
Düşünen beyinlere ibret olsun.
Doğru yolda olana selam olsun.!
Not: Dinci engizisyon papazları tarafından diri diri yakılan Giordano Bruno der ki:
Bilgisizliğin azgınlığına karşı savaştım. İnanın ki dünya nimetleri ya da öz saygı için bu acıya katlanmıyorum, yaşamı ben de çok seviyorum; fakat inançlarım bunun üstündedir.