(Asr suresinden aldığım yetki ile)
Artık milletimiz her seçim zamanı yapılan, ne yerli motora, ne de milli yalana inanmıyor.
2018’de yollarla olan yerli otomobilimiz, Sayın Davutoğlu döneminde göklerde olan ve hala yere inmeyen uçağımız da vardı bizim.!
Hamd olsun,!!!!
Dedik ki, yerli otomobili geçtik yerli et yesin milletimiz, milli tarımı hayata geçirelim o da olmadı.
Dedik ki, bu ülkede Suriyeliler başımıza sorun çıkartacak, bu adamların gettolar halinde yaşamasına izin vermeyin, ırkçı olmakla suçlandık..!
Olmadı.!
Başladı, ensar, muhacir muhabbeti.!
“O’nların dedesi Çanakkale savaştı” dediler, baktık ki biz suçlu olduk, sustuk.
Dedik ki, üretime dayalı ekonomiyi hayata geçirelim, arsa, bina, apartman gibi ülke içinde rant sağlayacak ekonomik gelişme uzun vadede iflas eder.
“Gelişmeyi istemiyorsunuz” dediler sustuk.!
Dedik ki, bu hocaefendi dediğiniz adam, Atatürk ve Türkiye düşmanı, gizli gündemi olan tehlikeli bir yapının başıdır..
Bize “ Allah dostlarına düşman” dediler, sustuk.
Şimdi diyoruz ki:
Devletin istihbaratına acil görev verip, (gitmek istemeyen kadın ve çocuklar hariç) bu ülkede Suriyeli kim varsa tampon bölge oluşturup oraya yerleştirelim.
Fabrika kurup, çalışanları ucuz iş gücü olarak değerlendirelim.
Askerlik yapanlar bilirler, (bedelliler hariç) askerde “ot yolmak” diye bir eylem vardır.
Ve bu eylemin, en önemli yegane açıklaması, askerin işsiz kalıp sağa sola saldırmasını engellemektir.
Bu adamların karnı doydu, şimdi canı sıkılıyor.
İçlerinde kötü niyetliler de var.
El-Muhaberat’a bağlı olanların olması da, KGB’ye, MI6, MOSSAD veya CIA’ya bağlı olanların olmasında kuvvetle muhtemel.
Ee diyeceksiniz ki, bu ajanlar bu ülkede zaten vardı.
Doğru vardı ama Suriyeli konusu kaşımaya çok müsait konu.
Suriyeli, bir Türk’ü öldürdümü, Türklerin tepkisi haklı olarak sert olur.
Derdimizi daha kendi insanımıza anlatamayız.
Türk milletinin yapısını bilen biri olarak söylüyorum ki, Türkler, ekmeğini, aşını, işini, paylaşır ancak eşini paylaşmaz ve bu Suriyeliler Türklerin yatak odasına girmeye tevessül etti.
Taksim’de bayrak açmak bizim mahremimize, yatak odamıza girmektir.
Bu ülkede açılacak tek bir bayrak var:
O bayrak ise; kanımızın zirvedeki yansımasıdır.!
Adı ise, Türk Bayrağıdır.!
Cetvelle sınırı çizilenler bilmesede bizim kimseye bayrak öğretecek zamanımız yok.!
Öğretmekte fayda vermez çünkü; bu bayrak sevgisi emdiğimiz sütten gelir.
Kaldı ki, Taksim’de bayrak açan gizli servis ajanı yada ajana çalışan saha elemanı da olabilir ama bunu milletimize anlatacak zaman kalmayabilir.
Bunları yazdığım için beni yine suçlayanlar olacak tahmin ediyorum.
Başka uydurma bir suç bulacaklarını da görebiliyorum.
Ancak değişmeyecek hakikat bu söylediklerimin hayata geçeceğidir.
Ben Ferda Akgül olarak, terörist dediğim malum yapıya 3000 lira para ödedim.
Benim hakkımı teröristlere karşı korumadınız.
Belgeler ve bilgiler adli kayıtlarda mevcuttur.
Kürsüde atılan naralar ile sosyal hayatın farklı olduğunu biliyorum.
Ve tekrar diyorum ki;
Bu gidiş iyiye doğru gitmiyor.
Her olaydan halkın da, devletin zirvesinin de haberi olmuyor.
“En son babalar duyar”a gitmeden, ülke karışmadan tedbir alalım.
Bir Türk atasözü derki;
Besle yetimi……….
(Buradaki yetimden kasıt Kur’an ahlakının bahsettiği yetim değildir.)
Durum buraya doğru gitmeden acilen önlem alalım.
Yukarıda yerli otomobilden, ekonomiye verdiğim örnekler ise, zaman içinde içinde bulunduğunuz hezeyanlardan bir kaçı.
Aynı hataya düşmeyin Suriyeliler konusunda tedbir alın.
Asr Suresinde aldığım yetki ile, hakkı tavsiye görevini yerine getirdiğime inanıyorum.
Doğru yolda olana selam olsun.!