FİRAVUN FARELERİ!
Arkadaşlarımdan kimi soruyor, firavun farelerini yazmayacak mısın diye?
Kirli sudan yaratılsa da insan olduğu halde bunu tercih etmemiş, helalden beslenmemişleri kaleme alacaksak, fikirleri yazmaya gerek var mı.?
Klasik tabirle ABD’yi yeniden keşfetmeye gerek var mı?
Firavunu yani zalim hükümdarı yazarım, Karunu yani kirli zenginleşmiş paralı müteahhit, işadamı vs. yazarım Hamanı yani şirk dininden beslenen din adamını yazarım ama şu şöyledir bu böyledir diye hedef gösterip fikrimi bu sistemi koruyan firavun farelerinde zayi etmem.
Zira fikir bireyle değil, bireyin temsil ettiği makamla mücadele eder.
Efendiler:
Biz Kur-an’ı anladığımız dil ile okuyup, kim Firavun, kim Karun, kim haman (din adamı) güncelleyip göreceğiz.
Aksi takdirde bu gün adı Hasan olan, yarın Rahman, Ayetullah, Fethullah olarak karşımıza çıkar!
Çıkar mı?
Çıkar!
Bugüne kadar çıktı mı?
Hatta her gün milyonlarca?
Zalimleri, silah baronlarını, uyuşturucu baronlarını, faiz baronlarını, kan emicileri ve firavun farelerini yaratan güç, insanlığın kendi gücüdür.
İnsanlık istedi, onlar geldi!
Kişi Kur-an eksenli hareket etmediği sürece, kendine sağcı dese de, solcu dese de, fıkıh alemi dese de, hadis alimi dese de, mütefekkir dese de asla aydınlığı yakalayamaz.
Kaynağını Kur-an aydınlığından almayan tüm fikirler, tüm ilimler veya bilimler zalimdir.
Siz Adem’den Nuh’a, Nuh’tan Musa’ya, Musa’dan İbrahim’e, İbrahim‘den Muhammed’e tüm mücadele örneği peygamberlerin, neyle, ne için ve neden mücadele ettiğini görmezseniz, her birinin karşısındaki zengin kodamanları, devlet başkanlarını, uyuşturucu baronlarını, bunları ayakta tutmak için mücadele eden din adamlarını ve gayri meşru örgütleri görmezseniz, bu mücadelenin yanındaki peygamberlerin yanında yer almazsanız, bu mücadeleyi anlatan kitabı okumazsanız, okuyanları da “kim güzel okuyor” diye yarıştırırsanız her zaman başımızda bir bela, bir musibet mutlaka olacaktır!
Asla yazmaya onların üzerinde kalem oynatmaya ve onlarla ilgili söz söylemeye gerek yok!
Siz, Nil nehrini karşıya geçmeyi zorlaştıran timsahların sayısı artınca, timsah yavruları ve yumurtalarıyla besleyen fareler, Mısır firavunu tarafından kutsanmış, adını da firavun tarafından almış firavun faresini bilir misiniz?
Ha…! bu hayvanlara da çok saygım var.
Çünkü Allah yaratmıştır.
Ama firavun düzeni için köpekleşenler, işte onlar:
Onlar firavun faresidir!
Unutmamak elzemdir ki:
Firavun fareyi asla ve asla boşuna beslemez.
Halkının gözünde itibar kazanmak için Nil’in karşısına geçilmesi gerekiyorsa, firavun fareleri beslemek elzemdir!
Hatta ve hatta firavun düzeni içersinde fare kutsaldır.
Kimi üniversite kürsülerinde harcanmayan, çocukluğu ayakkabıcı çırağı olarak geçmiş Kerim Korcan’ın sinemaya da uyarlanan bir eseri olan Tatar Ramazan’da şöyle bir hadise vardır:
Cezaevinde kumar organize edip fakirin akşamlık yemeğini alan Abdurrahman Çavuş “adaletin temsilcisi” Tatar Ramazan’la kavga esnasında, Tatar Ramazan Abdurahman Çavuş’u öldürür ve adaleti temsil etmesi gereken leş kargalarına şöyle hitap eder:
“İdarenin aslını vurdum işte, bıçak ortaya çıkınca nasıl da aslan kesildiniz.
Geçin ulan içeri hilekar köpekler!
Abdurahman Çavuş kumar oynatır, posta koyar sesiniz çıkmaz, öyle ya bu dirayetli çavuş varken size ne gerek var.”
Kanun olmayınca, birey de, millet de, devlet de gücünü kanundan almadıkça, her zaman bir Abdurahman Çavuşun, bir de Tatar Ramazan’ın canı yanacak ve olanlara da millet seyirci kalacaktır.
Çok basit bir şey bu, tıpkı hayat gibi.
Cezaevinde kumarı kaldırsalardı, cezaevi idaresi kumara müsade etmeseydi, cezaevindeki gariban mahkum aç kalmayacak, Abdurahman Çavuşla Tatar Ramazan kavga etmeyecek, hiç kimse ölmeyecek, kimsenin canı yanmayacaktı.
Alın cezaevindeki kumar örneğini, dışarıdaki hayata, kumar, uyuşturucu ve gayrimeşru olarak koyun.
Ne demiştik!
Firavunları yaratan güç insanlığın kendi gücüdür!
Adaletli olması gereken kanun adamları ve adaleti idare edenler, adalet tesis edilince ortaya çıkan hilekarlar gibi olmamalıdır.
Ve en önemlisi adalet gücünü, bireyin gücünden değil, hukukun gücünden almalıdır!
Ancak şu gerçekte var ki, evrende en büyük belalardan biri de, arkasına kanun gücü alan kanun tanımazlardır.
İnsanlığın başındaki en büyük belalardan biri de budur.
Az mürekkep yalamış insanların yaptığı kanunla, kanun gücünü arkasına alanlar “bana göre adalet” veya “kime göre adalet” kavramını geliştirip adaleti iğfal ederler.
İşin en acısı ise, az mürekkep yalamış bir grupta bu kanun gücünü arkasına almış kanunsuzlarla birlikte yol yürürler.
Ve taraf tutarlar!
Bu hukuksuzluğu çözecek en adil hakimse vicdandır.
Doğru yolda olana selam olsun!