NİTELİKLİ NÜFUS!
Oy kullanmaya ehliyeti olmayana oy kullandır, çocuk yapmaya ehliyeti olmayanı üret, cezasını tüm kamu çeksin.
Olmaz öyle şey.!
Tüm kanunlar Kur-an aklı ile gözden geçirilmeli.
Önce oy kullanmak için halife olacaksın.
Halife olacak gücün yoksa oy kullanma ki; kamunun geleceğini iğfal etme.!
İnsan halifedir ve ancak halife oy kullanmalıdır.
Halife olmak için de hür aklı yakalamış birey olmak gerekir.
Halifeliği düşüncesizce başkasına devir etmekte köle olmaktır.
“Sizi yeryüzünün halîfeleri yapan, verdiği nimetlerle sizi imtihan etmek için bir kısmınıza diğerlerinden üstün dereceler veren O’dur. Şüphesiz Rabbin, azabı pek çabuk olandır; bununla beraber O, elbette çok bağışlayıcıdır ve engin merhamet sahibidir.”
(Kur-an)
Gelelim niteliksiz nüfusa.!
“Sayıca az nice topluluk vardır ki, sayıca çok nice topluluğa Allah’ın izniyle galip gelmiştir.” (Kur-an)
“Sizden sabırlı yirmi kişi olsa, küfre sapanların iki yüz kişisine galip gelir; sizden yüz kişi olsa, onların binine galebe çalar. Çünkü onlar gereğince anlamayan bir topluluktur. İçinizden sabırlı yüz kişi olsa, iki yüz kişiye galip gelir; sizden bin kişi olsa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galebe çalar.”
(Kur-an)
Cemaatiniz çok da olsa size zerre kadar yarar sağlayamaz. Allah inananlarla beraberdir.” (Ku-an)
Tüm bu Kur-an hakikatleri varken, faiz, beyne zarar veren alkol, aileyi iğfal eden yüzlerce çeşit resmî kumar varken, konuşulması gereken onca fikri mülahazalar varken, sen tut Allah’ın aylarından birkaçını kutsa ve üzerinden din anlat.
Sizin kurumsal şerrinizden Allah’a sığınırım.
Neyse konumuz siz değilsiniz zaten sizden bu hakikatleri görseniz dahî söyleyecek cesaret çıkmaz.
Antik Yunan felsefesinin babası olarak kabul edilen, büyük bilge, şu medyatik kadının “dağdaki çobanla benim oyum bir mi” sözünün de fikir babası Sokrates’in demokrasi konusunda haklı olarak derin endişeleri oluşur.
Bir gün öğrencisi Ademantus’a sorar:
“Eğer ki deniz yoluyla bir yolculuk yapmak isteseydin, geminin kontrolünün kimde olacağına nasıl karar verilmesini isterdin? Gemideki rastgele ve herhangi bir grup insan tarafından mı, yoksa deniz seyahatleri konusunda deneyimli, bilgili ve eğitimli insanlar tarafından mı?”
Ademantus’un cevabı çok açıktır:
“Elbette ki ikincisi!”
Sokrates’in cevabı ise manidardır:
“Ülkemiz, bu gemi olsun. Peki, bu durumda nasıl olur da bir ülkedeki rastgele insanların tamamının, ülkemizi kimin yöneteceğine karar verebilecek donanımda olduğunu söyleyebiliriz?”
Peki Platon ne düşünüyor.
Platon, demokrasiyi çekici, anarşik, eşit kadar eşitsize de bir türlü eşitlik veren bir yönetim olarak görmektedir. Platon demokraside üç sınıftan bahseder: Oligarşideki yönetici sınıftan çok daha kalabalık olan yöneticiler, zenginler ve küçük gelirli halktır.
Akıl kitabı Kur-an bu düşünce adamlarının düşüncesine ters düşmediği gibi, “aklın yolu bir” gerçeğinden kaynaklı hakikat ayrı yollardan tek ve doğru yola çıkıyor.
Demokrasi Kur-an aklına uyar mı.?
Eğer nitelikli nüfus yetiştirmeyi başarırsanız elbette uyar.
İnsan Halife olmayı başarırsa Halife seçer.
Atatürk bu yüce millete, kendini Allah’ın Halife’si ilan edenlere değil, kendiniz Halife olun diyerek demokrasiyi armağan etse de birey kendini geliştiremediği sürece demokrasimiz oligarşi olmaya devam edecektir.
Doğru yolda olana selam olsun.