YANGIN…
En güzel şekilde yaratılan insanoğlu kendi isteği ile aşağıların aşağısına inince, tüm canlıları yakmayı kendinde maharet gördü.
Yaktı,
Yıktı,
Öldürdü, kısaca kendinden olmayana hayat hakkı tanımadığı gibi, kendinden olana bile hayat hakkı tanımadı.
Normalidir galiba.
Zalimlik budur!
Zalimler için yaşasın cehennem!
Ancak şunu da söylemeden geçemeyeceğim, zira söylemezsek adaletsizlik olur.
Kendine iş adamı diyen tefecilerin dahi özel uçağı olan ülkede, Türkiye cumhuriyeti gibi bir ülkenin neden onlarca yangın söndürme uçağı olmaz!
Neden?
Soru?
Kimi kiralık akıllılar diyorlar ki; yangın sebebiyetçilerine söz söylemiyorda neden idarecilere yangın söndürme uçaklarını bulundurmadıklarından sebebiyetle eleştirel sözler söylüyorsunuz.
Cevap:
Biz biliyoruz ki, doğa, kainat iyilerle kötülerin savaşından ibarettir!
Yoksa siz neden olacaksınız ki…
Zalime zalimlik yaptığı için söz söylemekten daha akılcı olanı zulmüne mani olmaktır.
En akılcı olanı ise, yangın bölgelerinin tepesinden çay değil, su atıp yangını söndürmektir.
Efendiler:
Yunanistan’ın 38 adet yangın söndürme uçağı varken, bizim bir kaç uçakla yangına müdahale etmemiz benim kanıma dokunuyor.
Yunanistan’ın toprak büyüklüğüne göre kıyas yapsak dahi bizde 150’den fazla uçak olması gerekmez mi?
Millet THK veya başka bir şey bilmez.
Uçakla yangın söndümü sönmedi mi ona bakar.
Bu mesele parti-pürtü meselesi değil.
Bu mesele duruş meselesi!
Zaten benim sözümde duruşu olanlara…
Ancak bu yaşadığımız bu afette bir şey daha gördüm ki, kadınlarımız itfaiye hortumu sırtında cephedeydi.
“Soğuk kış gecesinde çocuğu üşümesin diye değilde, cephane gözükmesin düşman cephaneye el koymasın diye çoçuğunun battaniyesini mermilerin üzerine örten annelerin evlatları yine cephede…
Ey kahraman Türk kadını:
Size söylenecek en güzel söz bile sizdeki asaletin altında ezilir.
İyi ki varsınız!” demekten kendimi alamadım.
Sonra kendi kendime dedim ki:
Bu millet idare edilmeyi sevmediğinden midir nedir, bir türlü idareci seçmeyi beceremedi.
ZEKA
Dostoyevski’nin Yeraltından Notları okurken “zeki insanlar asla bir baltaya sap olamazlar. Olanlar yalnız aptallardır” cümlesinde, kendimi “zeki ve erdemli insanlar bir baltaya sap değil, saplara balta olur” diye mırıldanırken yakaladım.
AŞI
(Bir okur sormuş)
2020’nin yaz aylarında günlük vaka sayısı 600-700’lere kadar düşmüştü.
2021 yazında ise aşı denen sıvı olduğu halde ve 18 yaş üstünün %60’ından fazlası 1.doz aşı olduğu halde vaka sayıları 10.000’i geçiyorsa, bunu nasıl okumak lazım?
Fikri olan?
Daha dün akşam üçüncü doz aşısını olan bir hanımefendi “Delta Varyantı” gerekçesiyle hastaneye kaldırıldı.
Doğru yolda olana selam olsun.